Burhaniye-Samandağ bisiklet turu 4. Gün
10 Ekim 2020 Ilıca-Manyas Baraj Gölü
Ilıca Park Otel 'de geçirdiğimiz sıcak ve rahat gecenin ardından çantaları ve bisikletleri hazırlayıp sabah erken saatte tekrar yola koyulduk.
Her sabah geceden ıslattığımız yulaf ezmesine tahin pekmez ve kuru meyve ilave edip kahveyle veya çayla kahvaltı yapıyoruz. Genelde köylerde yumurta bulunuyor, yanına adam başı da iki yumurta haşlayınca sağlam bir kahvaltı oluyor. Bu da bizi saat 2'ye 3'e kadar tutuyor. Ekmek peynir tereyağ gibi geleneksel kahvaltı olayı, haliyle turlarda biraz zor oluyor, bu özlemimizi de bulursak taze ekmek, peynir ve zeytinle öğle atıştırmalığında gidermeye çalışıyoruz.
Sabah hava yine soğuk ve sisliydi. Ilıca' dan çıkıncaya kadar tarlaların arasından geçtik, tohuma bırakılmış bamyalar, başaklanmaya terkedilmiş biberler ve domatesler yol boyu bizi takip etti.
Çıkıştan itibaren Karacahisar sapağına kadar yaklaşık 5 km hep yokuş; 270 mt tırmanış vardı burada ve oldukça da yorucuydu. Yolda odun kömürü yapan ailelerle karşılaştık. Mardin'den gelmişler, çoluk çocuk kadın erkek bir sürü insan.. branda kulübelerde yaşıyor ve odun kömürü imal ediyorlar. Tavuklar, hindiler, ördekler, bebekler bizi görünce hepsinde bir telaş, bir merak, hepsi anında etrafımıza toplanıverdiler.
İnsanlar canla başla çalışıyorlar, ekmek parası için çabalıyorlar; memleketin bir ucundan kalkıp buralara gelmişler, yüksekte hava soğuk, imkanlar sınırlı, buna rağmen boy boy bir sürü çocuk var.. İşte asıl bu çelişkiler insanı yoran, yıpratan, üzen, çözümsüz ve çaresiz hissettirenler..
Yolumuz var, uzatamıyoruz, biraz sohbet edip bolca fotoğraf çektikten sonra yola devam..
Karacahisar Köyü sapaktan 1 km içeride ve aşağıda. Burada Çakal lakaplı bir ballıkçıyla tanıştık. Asıl adı Enver'miş ama herkes Çakal diye biliyor. Arabasıyla bizi göl kenarındaki evine götürdü, tekneyle baraj yapıldıktan sonra sular altında kalan köyün üzerinde gezdirdi, eşi Hatçe de hem balıkçı hem kaptan. Sağolsunlar çay ikram ettiler, yine epey fotoğraf çektik, vakit gerçekten nasıl geçti anlayamadık.
Bu arada hafif açlık başlayınca Karacahisar'dan çıkmadan ekmek sorduk ama köyde bakkal makkkal yoktu.Arabayla haftanın belli günlerinde getirip dolaşıp satıyorlarmış, yada arabası olanlar kasabaya gittiğinde alıp getiriyorlarmış. Köylerin durumu genelde böyle. Ne ekmek var ne de başka birşey. Onlar da şehirliler gibi hazır yiyorlar.
Karacahisar sapağıdan itibaren bu sefer tam tersi yöne sağa saptık ve Manyas Gölü'yle barajını seyrederek aşağıya Örenköy' e indik. Hemen hemen 11 km ve 300 mt sadece iniş. Yemyeşil, sapsarı, turuncu, yüzlerce binlerce ağaçla çevrilmiş harika bir yoldan neredeyse hiç frene basmadan aşağı saldık kendimizi; gerçekten muhteşem yollar, yerler buralar.
Aşağıda Göl kıyısında Örenköy'ün hemen altında kamp alanları var. Ayrıca kıyı boyu baraj kapaklarının olduğu yöne gidildiğinde yine solda kamp alanları bulmak mümkün.
Biz kapakların olduğu yere yakın bir alanda kamp attık, bu akşamki menümüzde Yarışalanı Köyü'nde bulduğumuz tavuk ve gün boyu başakladığımız sebzelerle pişirdiğimiz bulgur pilavı var.
Manyas Baraj Gölü manzaraları bugünkü fotoğrafların ana teması, keyifli seyirler🖐️😊

























Yorumlar
Yorum Gönder